Meditasyon ve İyi Bir İnsan Olmak

Bu blogda yer alan başka makalelerimde de yer verdiğim gibi meditasyon bir süredir hayatımda yer alan bir disiplin ve benim için büyük önem taşıyor. Sağlıklı yaşamın bir parçası olarak düşündüğüm için hem meditasyon disiplinini hayatımdan çıkartmamaya, kendi hayatım için bu konuda daha çok derinleşmeye çalışıyorum, hem de bunu ihtiyacı olan diğer kişilere de anlatabilmeyi, bu konuda yetkin olmayı hedefliyorum.
Meditasyon benim hayatımda 5 yıldır daha aktif bir biçimde var, ilgimi çekmesi, hakkında okumam, denemem belki 10 seneye yayılır ama aktif olarak beş senedir derinleşmeye çalıştığım bir disiplin.

Meditasyonun ne olduğundan daha önce bahsetmiştim, burada da kısaca geçeyim ama amacım en baştan meditasyonun ne olduğuna girmekten ziyade son zamanlarda katıldığım bir meditasyon kursundan ve burada öğrendiklerimden bahsetmek bu makalede.

Meditasyon, farkındalığı artırmak ve huzurlu olmak için zihni dinlemek değil de “izlemek” adına sessizce oturup, o zamanı kendimize ayırıp, anda olabilmek aslında. Anın içine dolabilmek. İnsanoğlu nefes alarak hayatta kalabiliyor ve bunu otomatik olarak yapıyor. Meditasyon sessizliği içinde nefes, farkındalığı artırmak adına bize çok yardımcı olan bir mucize aslında. Nasıl nefes alıp verdiğimizi, bunun nasıl doğal bir şekilde burnumuzdan girip karnımıza dolup yeniden dışarıya çıktığını izlemek bizi hem anda kılıyor, hem şükürle dolmamızı sağlıyor hem de zihnimizin başka yerlere gitmesini bir nebze de olsa engelliyor. Manevi bir arınma tekniği olan meditasyon, hem Hindistan’da Budizm’de, hem Çin’de Taoizm’de, Hem Japonya’da Zen inanışında yer verilen bir uygulama olagelmiş. İslamiyet’teki tefekkür’ü de meditasyona benzetebiliriz.


Her ne kadar inanışlarla bir anılsa da, meditasyon yapmak için herhangi bir dini inanca bağlı olmanız, o yol içinden meditasyon yapmanız gerekmiyor. Meditasyonun bu tarz inanışlarla birlikte anılmasının sebebi kişinin öz varlığına ulaşma ve bütünle bağ kurma yolu olarak yaptığı meditasyonun genel anlamda bir “yaşam inancı” nda birleşiyor olması bana soracak olursanız. Hangi dine mensup olursanız olun, neye inanırsanız inanın, nefes alıp veren, aldığı ve verdiği nefese şükreden ve huzurlu, sakin, sağlıklı bireyler olmak isteyenler olarak aynı noktada birleşiyoruz. Kişisel olarak benim yaklaşımım budur.

Yakın zamanda Türkiye’de İstanbul’da meditasyon kursları veren bir kişinin adını iki farklı kişiden duyunca bu tesadüf üzerine kurslara katılmaya başladım. Yaklaşık 30 yıldır meditasyon yapan ve uzun zamandır da öğreten birisi. Pek çok değişik başlık altında kursları var kendisinin.

Benim için bu kursun diğer katıldığım meditasyon etkinliklerinden en büyük farkı, 10-15 kişilik bir grup olarak birlikte geçirdiğimiz yaklaşık 3 saatin toplamda 1 saati meditasyon ile geçiyorsa, geri kalan zamanda sohbet ediyor oluşumuz ve hocamızın bize hem ev ödevleri, hem de okumamız için makaleler gönderiyor oluşuydu. Bu sohbetler, makaleler ve ev ödevleri ise genel anlamda iyi insan olmakla, nazik ve merhametli olmakla, şevkat ve sevgi dolu olmakla ilgiliydi diyebilirim. Bu tarz sohbetlerin içine elbette gündelik yaşamda, iş hayatında, trafikte bunları nasıl sürdürebileceğimize dair detaylar giriyordu, hepimiz kendi yaşantılarımızdan örnekler verip üzerine konuşuyorduk. İnsanlarla göz temasında bulunuyor muyuz, insanlara kendimizi doğru ifade ediyor muyuz, sevgimizi yeterince gösterebiliyor muyuz. Peki kendimize sevgimizi yeterince gösteriyor muyuz? Kendimize ve başkalarına iyi dileklerde bulunuyor muyuz? Bizi karakterleriyle, enerjileriyle zorlayan insanların da aslında bizim gibi hayatla mücadele ettiklerini, onların da sevgiye ve anlayışa ihtiyaç duyduklarını hiç düşünüyor muyuz? Onlara da iyi dilekler dileyebilir miyiz?
Katıldığım ikinci kurs metta üzerineydi.

Metta nedir?

Metta Bhavana olarak da geçen bu terim aslında sevgiyle, anlayışla, şevkatle dolu bir kalbe sahip olmak, arkadaşlığı sevmek, şiddetten yana olmamak, kendisi için olduğu kadar başkaları için de iyiyi istemek gibi açıklanabilir. Bu kez okuyacağımız makaleler yoktu ve sohbet daha azdı, meditasyon pratikleri ve kendi aramızda yaptığımız ikili çalışmalar daha fazlaydı. Hem kendimize hem etrafımızdakilere daha çok dikkat etmeyi, daha sevgi dolu yaklaşmayı öğrendiğimiz, güzel bir çalışmaydı bu da.

Sohbetlerde beni en çok etkileyen bölümlerden biri de ağzımızdan çıkanlar ve davranışlarımızla tüm bütünü etkilediğimiz gerçeği ve bunun sorumluluğuydu. Şöyle ki, örneğin küfür etmek iyi bir şey değil, evet küfür etmeyelim. Fakat bunu illa karşımızda biri varken küfretmeyelim anlamında düşünmemek lazım, arabada tek başımızayken küfrediyorsak bile, sonuçta bu enerji bizden çıkıyor ve dışarı yansıyor. Bu sert bir örnek tabii, kötü düşünceler, olumsuz duygular ve bunların dışavurumu, sadece bizi ve yakın çevremizi değil, tüm evreni etkiler şeklinde düşünürsek bunun evrensel bir sorumluluk olduğunu hissederek yaşayabiliriz.

Bu çalışmaların sonunda genelde bazı şiirler okuduk. Bu şiirlerden beni en çok etkileyenin Türkçe’ye çevrilmiş halini buraya eklemek istiyorum:

Beş Kısa Bölümde Otobiyografi

I. Bölüm

Bir sokakta yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
İçine düştüm.
Kayboldum…..Ümitsizim;
Bu benim hatam değildi.
Buradan çıkmak asırlar aldı.

II. Bölüm

Aynı sokakta yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
Görmediğimi farz ettim.
Tekrar içine düştüm.
İnanamadım, yine aynı yerde olduğuma;
fakat bu benim hatam değildi.
Buradan kurtulmak tekrar yıllarımı aldı.

III. Bölüm

Aynı sokakta yine yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
Onun orada olduğunu gördüm.
tekrar düştüm…. Bu bir alışkanlık.
Gözlerim açıktı.
Nerede olduğumu biliyordum.
Bu benim hatamdı.
Derhal oradan çıktım.

IV. Bölüm

Aynı sokakta yine yürüdüm.
Yolda derin bir çukur vardı.
Kenarından geçtim.

V. Bölüm

Başka bir sokakta yürüdüm

Portia Nelson (1994)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir