Çok Fazla Seçenek Çağı

Benjamin David Zaemisch ve GG

Benjamin David Zaemisch ve GG isimli çifti takip ediyorum bir süredir Instagram’dan (@themanicserenity). Sonra Pazar e-postalarına kaydoldum. Bugünkü epostaları adeta son zamanlarda kafamda dönüp duran konuları duyup, Melis bak ben bu konuda neler düşündüm der gibiydi. Sizlerle de paylaşmak adına Türkçe’ye çevirdim ve siz de bu hoş e-postalardan almak istiyorsanız, yazının sonundaki linki kullanın.

Bu dünya sizi ne sıklıkla yoruyor? Çok fazla seçenekle. Çok kısa zamanda çok fazla değişimle. Çok sayıda kahramanınız size iyi dönüşler yapmanız gerektiğini yoksa kalabalığın içinde kaybolacağınızı ve asla yetişemeyeceğiniz kadar geride kalacağınızı söylüyor. Her gün izleyebileceğinizden çok daha fazla içerik üreten milyarderler ve ekipleri ve eğer bunları izlemezseniz hayallerinize ulaşma şansınızın olmayacağına sizi ikna etmek için ellerinden geleni yapan küçük resimlerle. Gün geliyor, büyük niyetlerle dolu, ancak yöntemleri ya da erişim etkileri konusunda hala tam bir netliğe sahip olmayan bu kadın ve erkeklerle yanyana oturabiliyorum. Ama bugün sizinle birlikteyim ve burada oturup bu sözleri yazarken, ilham perisi kendini görünür kılarken tüylerimi diken diken eden yumuşak bir müzik eşliğinde, bugün burada benimle birlikte olduğunuz için şükran duyuyorum.


Ancak, hayatımın bu döneminin çoğu gününde, dünyadan bunalmış durumdayım ve bu konuda çok öfkeliyim. Zihnimde öfkeliydim, sonra duygularımda öfkeliydim, sonra bedenimin kaslarında ve tendonlarında öfkeliydim, ta ki iliklerime dek öfke dolana kadar. Ve tabii ki tüm bunların asıl anlamı korktuğumdu. Yanlış seçimler yapmaktan korktum, çok kısa zamanda çok fazla değişiklik olacağından korktum ve kalabalığın içinde kaybolacağımdan, geride kalacağımdan, hayallerime ulaşma şansım olmayacağından korktum.


Netliğim kafa karışıklığı korkusu tarafından yönlendiriliyor. Bakış açım körlük korkusuyla besleniyor. İlerlemem, boşa harcanmış fırsatlar ve ifade edilmemiş potansiyelle dolu bir hayata dönüp bakmanın dehşeti tarafından yönlendiriliyor. Bu büyük zorluk mevsiminin sona erdiğini hissedebiliyorum, dünya nihayet benim konfor eksikliğime uyum sağladığı için değil, ama acım beni durmaksızın bakış açımı genişletmeye ve netliğimi dünyaya uyum sağlayabilecek bir yere yükseltmeye ittiği için. Bir çözüm bulmaktan, bizi gözyaşları içinde bırakan, kendi kırılgan kollarımıza terk edilmiş bebekler gibi kendimizi sallayarak uyutan, sabah gözlerimizi açmadan önce nefessiz bırakan, bunalmış bu dünyanın tüm karmaşıklığını basitleştirmenin bir yolunu bulmaktan başka seçeneğim kalmamıştı.


En iyi cevap en basit olanıdır. En iyi seçim, en az seçenek arasından yapılan seçimdir. En büyük yolculuklar tek bir yöne yapılan yolculuklardır. Bu yüzden kendimi sadelik yoluyla gençleştirdim. Aslında ne kadar az seçeneğimiz olduğu gerçeğine açıklık getirerek en iyi seçimi yapma becerimi geliştirdim. Tek ve biricik yönümü koruyarak kendi yolculuğumun kutlamalarına yeniden katıldım. Hâlâ mutlak sınırımda, rahatsızlık sınırında tutuluyorum, ancak yorulmuşluk alanından çıktım.
Dünya bizden her şeye dahil olmamız gerektiğini, aksi takdirde hiçbir şeyin parçası olamayacağımızı düşünmemizi istiyor ve bu bir yalan. Bu çok fazla insan ve kuruluşun bir sonucudur.


Dünya artan karmaşıklıkla ilerliyor. Bu doğru. Ancak bunu sadece ve sadece tek bir şeyin peşinde yoğun bir şekilde koşan bireyler sayesinde yapıyor. Büyük vizyonlar, uzmanların işbirliği sayesinde hayata geçirilir; tek bir kişiyi, herhangi bir kişiden çok daha büyük olan bir şeyin tüm farklı yönleriyle boğarak değil. Bunu net bir şekilde anlamalıyız. Bizim işimiz, benzersiz ifademizin ne olduğunu, uzmanlık alanımızı bulmak ve dışa doğru genişleyip bu Yaşamın bizim için sakladığı şeylerin daha fazlasıyla bağlantı kuracak kadar dengeli ve güçlü olana kadar bakış açımızı bilemek ve o tek şey üzerindeki netliğimizi genişletmektir.
Yaşam en iyi yolculuktur çünkü sadece tek bir yöne doğru gider. Yaşam sadece ileriye doğru gider, olasılığının tam ifadesine doğru sürekli genişler, her zaman rahatsızlığın sınırındadır. Dikkatimizi odakladığımızda, enerjilerimizi ve çabalarımızı düzenlediğimizde ve kendimizi bu Yaşamın bizim için istediklerine bağlamak için bir yöntem izlediğimizde, artık kendimiz için mümkün olan en iyi yolculukta olup olmadığımızı merak etmek zorunda kalmayacağız. Bunalmış durumdayız çünkü rahatımızı korumak için umutsuzca mücadele ediyoruz. Çok fazla konfor, yapacak zamanımızdan daha fazla seçenek sunar. Bu, acı ve ıstırap kaynağı haline gelene kadar acıyı uyuşturan bir afyon gibidir. Sonsuza kadar kaydırırız çünkü bu, boş bir kağıtla oturup hayatımızı en yüksek potansiyelimizle uyumlu bir şekilde düzenlemekten daha rahattır. Doktora gider ve ilaç isteriz çünkü bu, rahatsızlığımızın kaynağını aramak ve gerçek bir çözüm için çabalamaktan daha rahattır. Büyük Üstatları hayattayken reddediyoruz çünkü binlerce yıldır ölü olan ve gerçekten istediğimizi söyleme cüretini gösterdiğimiz şeye olan bağlılığımızın boşluğu konusunda bize seslenemeyen kutsal bir adam hakkındaki bir hikayeye tapmak daha rahat geliyor. Hayatın tüm sorularının ezici karmaşıklığı üzerine ahkam kesmek için kederli topluluklarda ve sığ akademik söylemlerde bir araya geliyoruz çünkü bu, en temel soruları yanıtlamak için tek başımıza yola çıkmaktan daha rahat. Ve son olarak, gerçeği bir kez gördükten sonra çenemizi kapalı tutuyoruz çünkü bu, ayağa kalkıp hak ettiğimiz ama dünyanın bize asla vermeyeceği otoriteyi almaktan daha rahat.

Gördüğünüz gibi, artık bunalmış değilim çünkü gerçek şu ki, ne zaman hayatta olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım ya da ne kadar süre burada kalırsak kalalım, tüm hayatımız boyunca önümüzde sadece iki seçenek var. Tam potansiyelimize ulaşmak için çabalayabiliriz ya da konfor alanlarımızı koruyabiliriz, ancak ikisini birden yapamayız. Ve hepsi bu kadar.
Bu yolculukta bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ederiz,
GG ve Benjamin


Not: Mayıs 2022’de YouTube’da 17.800 yıllık içerik vardı. Bunu bir düşünün. Bu içerik şu anda avucunuzun içinde, uygulamalardan sadece birinde duruyor. Gezegende sadece bin ağaç olsaydı, her birini görememek muhtemelen bizi rahatsız ederdi, ancak şu anda gerçekten orada olan ormanların her birini bile ziyaret etmek için hiçbir baskı hissetmiyoruz. Doğanın bize sunduğu seçeneklerin bolluğu karşısında bunalmıyoruz çünkü bu durumun gerçekliğine dair bir perspektifimiz var. Umarım bu e-posta, kendimizi içinde bulduğumuz bu yeni durumun gerçekliğine dair bir perspektif sunmaya yardımcı olur. Eğer bu düşüncelerden faydalanabilecek birkaç kişi tanıyorsanız, bana verebileceğiniz en büyük hediye sözlerimi onlarla paylaşmak olacaktır. Aşağıdaki linkten kayıt olabilirler. Teşekkür ederim.


https://themanicserenity.mykajabi.com/sunday-reflections

Sağlıklı ve Hafif Bir Cheesecake Yaptım!

Bu benim ilk cheesecake yapışım. Canım tatlı istemeye başladı bu aralar ve sağlıklı, hafif bir cheesecake nasıl yapabilirim diye epey araştırdım, benim tarifim şöyle:

1 paket limon lifli Eti Form, 5’er adet badem, ceviz ve fındık, ve 2 yemek kaşığı yulaf ezmesini birleştirip Magic Bullet ile unufak ettim. Üzerine 1/3 çay bardağı laktozsuz süt ekledim, iyice karıştırdım. Bu karışım kekin tabanı için.  Aynısından bir tane daha yaptım. Bu iki karışımı birleştirip kelepçeli kek kalıbıma yaydım, iyice bastırdım. Buzdolabına koydum sertleşmesi için. Bir kaba bir kutu light labneyi aldım suyunu süzüp. Üzerine 3 yemek kaşığı laktozsuz yoğurt ekledim. Çırpıcı ile karıştırdım. İki yumurtayı tek tek  kırıp ekledim ve çırptım. 2 yemek kaşığı tam buğday unu ekledim. 2 yemek kaşığı harnup pekmezi,  yarım paket toz vanilya ve 1 limonun kabuğunu ekledim.

Dolaptaki bisküvili pasta tabanını çıkarttım ve bu yeni karışımımı tabanın üzerine döktüm, iyice düzelttim. Alüminyum folyo ile kelepçeli kek kalıbımın etrafını sardım. İçi su dolu bir fırın kabına, bu kalıbı yerleştirdim, önceden 160 derecede ısıtılmış fırında 40 dakika kadar pişirdim.

Üzerine sos olarak benmari usulü eriteceğiniz bitter çikolatadan (%80 kakao) azıcık gezdirebilirsiniz, ya da bir sos tenceresinde 1 limon suyunu ısıtıp, ateşten alıp,  1 çay kaşığı limon kabuğu rendesi ve 3 çorba kaşığı bal/hurma şerbeti ekleyip, homojen olana dek çırpabilir, pişirdiğiniz keke bu sosu da dökebilirsiniz.

Afiyet olsun.

Tanrılar Okulu – Bir Kitap Okudum ve Hayatım Değişti!

 

Bilenler bilir, Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabı bu cümleyle başlar: Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.

Kitaplar gerçekten de hayat değiştirecek güce sahipler. Kurgu olsun ya da olmasın…

Benim hayatımı değiştiren kitap Tanrılar Okulu oldu. Bir arkadaş tavsiyesiyle 2005’te aldım kitabı. Kocaman bir kitap. Felsefik bir kitap olduğunu söylemişlerdi. O zamanlar “kişisel gelişim” tabiri bu denli popüler değildi. Karşımda nasıl bir kitap olduğunun pek de farkında değildim.

Tanrılar Okulu kitabının yazarı Stefano D’Anna’yı geçtiğimiz yıllarda kaybettik. Son yıllarında kendisi Türkiye’de çok fazla vakit geçirmekteydi. Kitabının ülkemizde en iyi satanlar arasında olmasını iyi değerlendirmişti. Ülkemizde seminerler verdi, kısa atölyeler yaptı. Kitabının yayıncısı Nehir Ötgür’le tanışmıştım. Rahmetliyle de tanışmak istemiştim ama kısmet olmadı. Birlikte sosyal medya projeleri yapmayı konuşmuştuk, sonra arkadaşım Cemre o işi gayet güzel bir şekilde yürütmüştü.

Tanrılar Okulu, yıl 2017, hala benim yol arkadaşım. Kitap epey yıprandı artık, ne de olsa 10 küsür senedir başvuruyorum kendisine. İçi aldığım notlarla, altı çizili cümlelerle dolu. Ara ara, içimde bir soru işaretinin belirdiğini fark ettiğimde açar, özellikle altını çizdiğim yerlere kısa bir göz gezdirir, sakinlerim. Bu gerçekten de uzun süredir böyle.

Tanrılar Okulu sıradan bir kişiyle Dreamer’ın karşılaşmasını anlatır kurgusal olarak. Fakat bu karşılaşmadaki diyaloglar kitabı felsefik ve psikolojik bir noktaya çeker. Dreamer, düşleyen demek. Bu hayat düşlenmiştir diyor kitap. Yani bir Tanrı varsa, o bu hayatı düşlemiş ve bu çıkmış ortaya. Ve hepimiz bu Tanrı’nın parçalarıyız. Biz de düşlemeliyiz. Düşümüz hep gözümüzün önünde olmalı. Dünyayı bu şekilde değiştirebiliriz diyor kitap.

Kalın ve büyük bir kitap, okumayı düşünüyorsanız, lütfen sizi korkutmasın. Başlangıcının ağır ilerlemesi de öyle. D’anna, basitçe düşüncelerini sıralamak için, öylesine bir kurgu oluşturmak istememiş. Dreamer ile karşılaşan kişinin hayatını detaylı bir şekilde çizmiş. Gerçekten bir romanın, bir filmin içindeymişiz gibi, bir karakterimiz var ve onun hayatının bu zamana kadar nasıl şekillendiğini anlamamız için biraz bekletiyor bizi D’anna. Önce o iskeleti sağlam bir şekilde kuruyor. Sonra Dreamer ile karşılaşma gerçekleşiyor. Ve gelsin muhteşem cümleler, hayat sarsıcı düşünce şekilleri, defalarca düşündüren seçimler, yüzleşmeler…

 

Ben bölüm 1’den önce kitabın açılış kısmına bayılıyorum. Hem oradan, hem de kitabın devamından beni en çok etkileyen cümlelerden sizlerle paylaşmak istiyorum:

*Bu kitap bir harita, bir kaçış planıdır…. Bu yolculukta demir alabilmenin ilk şartı kişinin içinde bulunduğu kölelik halinin farkına varmasıdır… İnsanlığın yazgısını değiştirebilmesi için, insanın kendi psikolojisini, doğrular ve inançlar sistemini değiştirmesi gerekmektedir.

*Ben bireysel bir devrim düşledim. Yeni bir liderler nesline ders verecek bir okul düşledim.

*Bu öze dönüş yolculuğumda öyle çok saçmalığı terk etmem, öyle çok yükten kurtulmam gerekti ki…. Kendimi keşfetmek zorunda kaldım.

*Hiçbir politik, dini veya felsefi sistem, toplumu dışarıdan değiştiremez. Bizi dünya çapında bir iyileşmeye tabi tutup, daha anlayışlı, daha samimi ve mutlu bir uygarlık haline getirebilecek yegane şey bireysel bir devrim, her kişinin tek tek, hücre hücre, psikolojik bir tekrar doğumu, benliğinin yaralarının sarılmasıdır.

*Bağlarından kurtul. Kendini özgür kıl. Katılaşma, direnme. Kabullen! Kim olduğunla bilinçli olarak karşılaşmaya razı ol. Başkalarında kendi yalanlarını, öz çıkarlarını kollayışını ve bilgisizliğini bulmaya razı ol. Değiş! Böylece dünya da değişecektir.

*Şimdiye dek bağdaşamayıp karşı çıktığını düşündüğün şeyi, yüreğinde uyum içine sok.

*İrade olmadan düşünceler, duygular, arzular, oluşun içinde başıboş dolaşan serseri kıymıklar gibidir ve sen evrenin insafına kalmış küçük bir parçacıksındır.

*Hiç kimse veya hiçbir şey seni bağımlı olmaya zorlayamaz. Bağımlı olmak kişisel bir seçimdir, istemeden bile olsa. Dünya her isteğe yanıt verir. Ne var ki sen ne istediğini bilmiyorsun.

*Bağımlı olmak, bir kişinin saygınlığını düşürmesidir.

*Yoksulluk, kişinin kendi sınırlarını görememesi demektir.

*Kişi ölmeden önce ölmelidir. Ölmek, kişinin vizyonunu bütünüyle altüst etmesidir. Ölmek, ısrıtabın egemen olduğu bayağı bir dünyadan yok olmak ve üst bir düzeyde yeniden ortaya çıkmaktır.

*Hoş olmayan durumların, felaketlerin ağırlığı altında bükülmek ve her şeyi ciddiye almak, dünyanın kederli betimlenmesini destekleyerek bu olayları kalıcı kılmaktır.

*Visibilia ex Invisibilibus. Gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey görünmeyenden kaynaklanır.

*Annenle babanın, eğitmenlerinin, kötülük uzmanları ve felaket çığırtkanlarının kafana doldurdukları her şeyi boşlayıp arkanda bırakmalısın.

*Geçmişinde hala birçok delik var; kapatılmamış hesaplar, karşılığı asla ödenmemiş iç borçlar, suçluluk duyguları, kendine acıma ve hepsinden öte kir pas altındaki karanlık köşeler. Benliğin, fiyatları rastgele konulmuş, kötü yönetilen bir dükkan. İncik boncuklar fahiş fiyatlıyken değerli şeyler indirimde.

*Kendini yüreğinde bağışlamak, kendi varoluşunun katmanlarındaki hala yırtık olan yere girmek demektir. Kendini yüreğinde bağışlamak, geçmişi tüm safralarıyla birlikte değiştirecek güçtedir.

*Bir kişi yaşamındaki olayları elbette değiştiremez, ancak onları göğüsleme biçimini değiştirebilir.

*Yaşamda boşluk olamaz. Sen kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bu boşlukları doldurmazsan, bunu senin adına tüm zalimliğiyle dünya yapacaktır.

*En yüce zafer kişinin kendisini yenmesidir: Hiçbir dış olayın veya koşulun iç yaralar açmasına veya benliği karalamasına izin vermemek.

*Mea Culpa: Başıma gelen, iyi, kötü her şeyden ben sorumluyum. Tüm sırların sırrı Mea Culpa’dır.

*İnsan, zekası, iradesi ve aydınlığıyla kendi içinden beslenebilir.

*Tanrı, senin devinmekte olan iradendir.

*Bir insanın nefesi genişledikçe kendi gerçekliği de zenginleşir. Amacın kişisel yazgını değiştirmekse, nefesin üstünde çalış, solunuma yeterince zaman ayır.

*Uykunun ölümün bir temsili olduğunu kavradığında ona artık eskisi gibi yaklaşamazsın.

*Azla yetinmeye doğru yaptığımız her perhiz, her çaba, yıllardır birikmiş duygusal kabuklardan, bizi kurtaracaktır.

*Savaş alanı bedendir. Reddedilen her yiyecek, uykudan kurtarılan her an ölüme karşı bir zaferdir.

*Daha az öl, ebediyen yaşa.

*Dışardan gelecek bir yardım yok. Başkalarına ve onların yargılarına bağımlı olmaktan kötüsü yoktur.

*Amacına kendini adayan bir insan imkansızı gerçekleştirebilir.

*Tek düşmanın senin içindedir. Düşmanını sev. İçindeki düşmanın aslında en sadık uşağındır. Zalimlik maskesinin ardında en büyük müttefikin saklıdır. Onun amacı senin zafer kazanmandır.