Strese Karşı Neden ve Nasıl Meditasyon
İyi pazarlar. Bugün Adalar Kültür Derneği’ndeki meditasyon dersimizde konu stresti.
Stresin ne olduğuna ve neden olduğuna değinmeden önce, en önemli yaşam organlarımızdan olan beyine baktık.
Beyin, sinir sistemimizin merkezi. Canlının organizmasının işlevlerini denetleyen, duyum ve bilinç merkezi olan bir organ. Hayvanlarda beyin, doğmadan önce gelişiminin çoğunu tamamlıyor. Mesela bir tay doğumdan hemen sonra ayağa kalkıp yürümeye çalışıyor, yani hayvanlar, beyinleri zaten programlanmış ve hazır halde doğuyorlar. İnsanlarda ise bu gelişim yıllarca sürüyor, neredeyse bitmek bilmiyor diyebiliriz. Beynin gelişimi normal şartlarda yirmibeş yaşına kadar devam ediyor. Bu yaştan sonra ise çevresel faktörler, yaşadıklarımız, gördüklerimiz, okuduklarımız, kısacası deneyimlerimiz, beyni değiştirmeye ve geliştirmeye devam ediyor.
Beyin, günlük harcadığımız enerjinin yüzde 20’sini kullanan bir organ.
İlkel beyin, yani amigdala, nabız, solunum, kalp atışı, uyku, nefes alma gibi temel vücut işlevlerinin yönetim merkezi. İçgüdüsel tepkiler de beynin bu kısmında yönetiliyor. İlkel beyin, beynin çekirdeğinde, en altta, beyin sapına yakın olan bölgede yer alıyor.
Hemen üzerinde orta beyin var. Orta beyin, cinsellik, sağlık ve duygularla ilgili işlemlerden sorumlu. Öğrenilen bilgilerin uzun süreli olarak belleğe aktarımı burada gerçekleşiyor.
En dışta, kafatasına ek yakın kısımda ise beyin korteksi var. Bu bölüm, düşünme, konuşma, üretme ve planlama işlevlerini yürütüyor. Duyma, görme, algılama merkezleri burada yer alıyor. Bu kısım canlılar arasında en fazla insanda gelişmiş vaziyette.
Beyinde gri ve beyaz madde denen maddeler var. Gri madde sinir hücrelerinden meydana geliyor. Beyaz madde de sinir hücrelerinin uzantılarından oluşuyor. Gri madde, bulunduğu yerdeki aktiviteyi artırıyor.
Meditasyonun beyin üzerindeki etkilerini gösteren bilimsel çalışmaların birinde, meditasyon yapan ve yapmayan iki grup karşılaştırılmış. Her iki grupta da katılımcılar benzer cinsiyet ve sosyal hayata sahip, şehirde yaşayan, stresli işlerde çalışan, aynı yaş aralığındaki kişiler. Çalışmadan sonra bu kişilerin beyin MR’ları çekilmiş ve kendileri ile röportajlar yapılmış. Araştırma sonuçlarında, meditasyon yapanlarda meditasyon yapmayanlara göre şu durumlar tespit edilmiş;
Beyinde öğrenme, karar verme ve hatırlamayı sağlayan bölümde gri maddede artış, yani beyin korteksinde gri madde artışı. Gri madde arttıysa o bölgede işlem de olumlu yönde arttı demektir.
İlkel beyin olarak bilinen, “savaş ya da kaç” komutunun verildiği, amigdalanın gri maddesinde azalma gerçekleşmiş. Yani amigdalada daha az işlemci aktivitesi gerçekleşiyor demek oluyor bu. Daha az işlemci ile savaş ya da kaç komutu azaldığı için, stresli anlarda kaçmak ya da tepki vermek yerine analiz edip, mantıklı yanıtlar veriyor hale gelmişler.
Diğer gözlemlenen sonuçlar ise şöyle; streste, anksiyetede, depresyon belirtilerinde, öfke ve panik atakta azalma, odaklanma ve dikkatte artış, genel mutluluk düzeyinde ve hayat kalitesinde artış, uyku sorunlarında azalma, ağrı şikayetlerinde azalma.
İkinci çalışma, Harvard Üniversitesi’nde 8 hafta sürüyor. Bunun için, daha önce hiç meditasyon yapmamış tek bir grup oluşturuluyor. Bu grubun çalışma öncesi beyin MR’ları çekiliyor. Grup 8 haftalık, günde 30-40 dakika meditasyon yapacakları yoğun bir programa alınıyor. 8 hafta sonunda tekrar beyin MR’ları çekiliyor.
İlk önemli sonuç: Beynin öğrenme ve hafızada önemli rolü olan bir bölgesi olan hippokampusta gri maddede artış gözlüyorlar. (Normalde depresyonda olan insanlarda bu alanda daha az gri madde bulunuyor.)
İkinci sonuç: Kulaklarımızın üst kısmında yer alan bölgede gri maddede artış gerçekleşiyor. Bu bölge olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlayan, aynı zamanda empati ve şefkat duygularının yönetildiği bölüm.
Üçüncü sonuç: Amigdalada gri maddede azalma görülmüş. Özellikle sözlü röportajlarda streste azalma ve ilişkilerinde düzelme olduğunu söyleyen katılımcılarda diğerlerine göre amigdaladaki değişim daha fazla gerçekleşmiş.
Bilim dünyasındaki önemli kurumlarca yapılan bu araştırmaların bir çoğu beyindeki nöro-plastisite değişimini kanıtlayan araştırmalar. Plastisite terimi yunancada “plaistikos” kelimesinden kaynaklanıyor ve biçimlendirmek, şekil vermek anlamına geliyor. Nöroplastisite özetle merkezi sinir sisteminin çevresel değişimlere uyum gösterebilme yeteneği. beynin öğrenme, unutma ve hatırlama yeteneklerine işaret ederek, vücudun içinden ve dışından gelen uyaranlara bağlı olarak gösterdikleri yapısal ve işlevsel değişiklikleri kapsıyor.
Bu araştırmalara göre düzenli meditasyon ile beyindeki nöronların birbirleri ile bağlantı şekilleri ve ilişkileri evrimleşme yönünde hızlı bir değişim gösteriyor, beynin kimyası da değişiyor. Düzenli meditasyon ile zihnimizin çalışma şeklini değiştirmemiz mümkün ve bu bilimsel olarak da kanıtlı.
Stres Nedir?
Stres, aslında düşündüğümüz gibi kötü bir şey değil, gerekli bir şey, ama gerektiği zamanlarda. Uyum sağlanması ya da tepki verilmesi gerekli herhangi bir tehlike anında vücudun gösterdiği doğal bir reaksiyon. Amacı bizi korumak. Tehlikeyle ilgili gözlenen durum gerçek bir olay olabileceği gibi zihnin “tehlikeli olarak algıladığı” bir durum da olabilir. Kişiyi korumak adına ortaya çıkan stres tepkisi, çok fazla gözlendiğinde ise, yaşam kalitesini ve bireyin işlevselliğini bozuyor.
Stres, sinir sistemini etkileyen en önemli uyaranlardan birisi. Kronik stres altında beynin uyum gösterme yeteneğinde çeşitli düzeylerde yetersizlik oluşabiliyor. Böyle bir yetersizlik de başta depresyon olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açabiliyor.
Beyin Dalgaları:
Dört farklı beyin dalgası var. Beta, Alfa, Teta ve Delta.
Beta: Korkuyla tetikleniyor. Stres beyin dalgasıdır (15-40 hz) Tehlike söz konusuysa devreye giriyor. Amacı kişinin o an işe yaramayan fiziksel ve zihinsel bazı sistemlerini kapatarak sadece tehlikeye konsantre olup ani hamlelerle hareket etmesi ve yaşamda kalmasını sağlamaktır.
Sana saldıracak bir kaplan varsa, beyin dalgan yükselir, sempatik sinir sistemin uyarılır, kasların gerilir, tansiyonun yükselir. Beyne ve kaslara daha çok kan ve oksijen pompalanır. Savaşmaya ya da kaçmaya hazır hale getirilirsin otomatik olarak. Amaç sadece seni hayatta tutabilmek. Yaşamın kalitesi mevzubahis değil.
Beta beyin dalgası geçmişle besleniyor çünkü aacı bilgileri kullanarak savunma geliştirmek. Bütün olasılıkları sorgulatıyor ve ölmemek için kurtuluş planı yaptırıyor.
Beta geleceğe de giderek senaryolar yazıyor çünkü ayağını sağlam basmak istiyor; nasıl kaçacak, nasıl saldıracak vs.
Beta beyin dalgası sana anı yaşatmaz, yaşatamaz. Bedeninin yaşadığı acının bile farkında olmayabilirsin. Bu şekilde vücudunda ürettiği tümörü de anlamazsın.
Bağışıklık sistemi çöker çünkü iyileştirici hücrelerinin tümünü senin kaslarına ve beynine yollar, seni tüketir kurtarayım derken. Sürekli savaş tehdidinde yaşarsan da normal olarak iyileşemezsin.
Beden normal şartlarında yaşarken, doğal tedavi faaliyetleri gösteriyor ve betadayken bunlar durur.
Biz ise modern toplumda, ortada bir tehdit yokken bunu yaşıyoruz. Geçmiş ve gelecek kaygılarıyla sanki bize kaplan saldıracakmış gibi yaşıyor ve sağlıklı hücrelerimizi öldürüyoruz.
Stres, tehlike varken faydalı, yokken zararlı, bu çok net.
Geç kaldım, acele etmeliyim, bir şey unuttum mu, faturaları yatırdım mı, müşteriyi ne zaman aramalıyım, uçak biletlerini kontrol ettim mi gibi gündelik paniklerimize, günlük hayatın tatlı telaşları diyoruz ama Metin Hara’nın Yol kitabında da bahsettiği gibi, telaş ve acelenin tatlısı yoktur.
Önemli olan yaşadığınız stresin büyüklüğü değil, onu ne kadar zihninizde tuttuğunuzdur. Minicik bir konuyu on gün düşünüp büyütürsen, bedeninde tümör bile yaratırsın. Değer mi?
Betadayken meditasyon yapamazsın, ibadet edemezsin.
Meditasyon, zihni dinlendirir. Bedenin dinlenmesi, yatağa yatmak ve kasları hareket ettirmemek değildir. Dinlenmek, beyin dalgalarını düşürmekle ilgili bir faaliyet şüphesiz.
Hepimizin algıları, neye nereden baktığımız farklı, demek ki bunu değiştirmek de mümkün.
Alfa: Hazzın, mutluluğun olduğu beyin dalgası. Güvende hissedersin. 9-14 hz. Sevginin olduğu yerde öfke mutsuzluk güvensizlik olmaz. Mutluluk hormonlarımızın peşindeyiz. Çikolata yerken de aşık olurken de. Vücuttaki mutluluk hormonları kanserli hücrelere saldırıyor ve onları yok ediyorlar. Mucize gibi. İnsan bedeni yeryüzündeki en gelişmiş ve kusursuz makine.
Teta uykudaki dalga boyu 5-8hz. Çok nadir derin meditasyonlarda da oluyor. İyileştirici hücreler aktif, yaratıcılık aktif beyinde.
Delta: Derin uyku 1-4 hz. Rem. Koma gibi. Sadece yaşamsal organlara odaklanıyor beyin. Duygusal çalkantılarla uğraşamam, işime yaramayan sistemleri kapatıyorum. Rem uykusu, koma, bayılma gibi.
Metin Hara YOL kitabına teşekkürler, derste konuştuğumuz bazı konulara ışık oluyor.
Bu da Khan Academy’den, sinir sistemini anlatan, keyifli bir video: