Sevgi ve Şefkat Meditasyonu – Mettabhavana

İki küsür senedir almış olduğum meditasyon derslerinin bir kısmında deneyimlemiş olduğum ve deneyimlemeye devam ettiğim bir meditasyon çeşidi bu. Bu hafta ben de kendi öğrencilerime bu meditasyonu anlattım ve birlikte deneyimledik.

Meditasyon, “kişisel” bir ruhsal gelişim uygulaması. Kendi hayatımızda, sadece kendi ruhumuz ve bedenimizle yapabileceğimiz, kendimize ayırdığımız bir zaman diliminde içe döndüğümüz bir süreç. Zihnimiz, duygu ve düşüncelerimiz, bedenimiz odak noktalarımız.

Mettabhavana Nedir?

Mettabhavana, sadece kendimizi değil, başkalarını da içeren bir meditasyon şekli. Bu anlamda çok fazla “kendimizle ilgili” olmamak adına da faydalı. Elbette önce kendimiz için iyi şeyler düşünmek ve sonra bu iyi duyguları iyice algılayıp, herkes için iyi şeyler düşünmek, bunu dengelemek.

Metta, Pali dilinde bir sözcük. Türkçe’ye tek bir kelimeyle çevirmek biraz zor. İngilizce’ye “loving kindness” olarak çevrilmiş. Biz de şöyle diyebiliriz belki: dostluk, muhabbet içeren koşulsuz sevgi ve şefkat.

Mettabhavana, tüm varlıklara sevgi ve nezaket gönderme meditasyonudur. Öncelikle kendimize. Sonra, tanıdığımız ve sevdiğimiz kişilere, sonra çok da yakından tanımayıp çok ilgimizi çekmeyen, “nötr” olduğumuz kişilere, sonra bize zorluk yaratan, belki nefrete kadar gidebilecek olumsuz duygular uyandıran kişilere. Sonra tüm bu düşündüğümüz insanlara. Daha sonra da evrendeki tüm canlılara.

Sevgi dolu şefkat, merhamet, başkalarını düşünmenin verdiği haz ve zor durumlarda dahi sakinliğini koruma, yüce mertebeler şüphesiz. Buddha’nın öğretisine göre her canlının temelinde iyilik ve sevgi var. Sonradan, bizi mutsuz eden durumlardan, acı çekmekten, korkularımızdan, kendimizi korumak için kalkanlar oluşturuyoruz. Bunlar özümüze ait değil aslında, alışkanlık haline gelen “davranışlar”. Biz farkındalığımızı geliştirdikçe, yani geçmişin ve geleceğin kaygılarından sıyrılıp şu an ne yaşadığımızla ilgilendikçe ve gözümüz gerçeğe açıldıkça kendi özümüze ulaşabiliriz. Farkındalık iki şekilde tezahür eder:


1-aydınlanma ve açıklık. Gerçekleri açıkça görebilme kapasitesi.
2-sıcaklık ve hassasiyet: özenle, sevgiyle karşılık verme kapasitesi.

Biz bunların etrafını kalkanlarla kapatıyoruz ve o kalkanlar bir süre sonra derimize nüfuz eder gibi oluyor, gerçekliğimiz zannediyoruz. Halbuki o buzdan duvarı kırarsak içerdeki akışkanlığı hatırlayabiliriz.

Araştırmacılar, bir huzur evinde bir kısım yaşlılara bitkiler verip bunlar sizin ve bunlara su vermelisiniz, sevgi vermelisiniz, yapraklarını silmelisiniz, ilgi gösterip yaşatmalısınız demişler. Bir kısım yaşlılara da yine bitkiler verip bunlar sizin ama bakmanız gerekmiyor, hemşireler zaten suyunu falan vericek demişler. İlgilenmeniz gerek denen yaşlıların daha sağlıklı bir hayat yaşadıkları, daha enerjik oldukları ve daha uzun yaşadıkları gözlemlenmiş. Bu araştırmanın sonucu aslında canlı varlıkların birbirine olan bağını, yakınlık ve sevgi ihtiyacının bir bütün olduğunu gösteriyor. Aslında bu bağı, bu bütünlük duygusunu kendimize göstermeyi de unutuyoruz, başkalarına da bazen. Bunun için hayatımızı bölmelere ayırmamalıyız. Özel hayat, iş hayatı, evlilik hayatı, toplumsal hayat diye kendimizi bölmemeli, bir tutarlılık içerisinde yaşamalıyız. İş hayatında binlerce yalanlar söyleyip gelip meditasyon yapmanın bir faydası olmaz. Başkalarını incitici davranışlar sergileyip sona insanlardan sevgi beklemenin anlamsızlığı gibi. Bütünlük, dürüstlüktür ve bizi de rahatlatır. Tam hissederiz. Yaptığımız iyiliklere odaklandığımızda da hayatımıza iyi enerjileri çekeriz.

aç kalbini sevgiye

Sevgi Meditasyonu (Mettabhavana) Ne Gibi Faydalar Sağlar?

Bu meditasyon düzenli olarak yapıldığında,
1- Öfke duygusu yavaş yavaş tamamen ortadan kalkar. Çünkü zihindeki şiddet ve yıkıcı durumların tam tersidir bu çalışma.
2- İçgörünün gelişmesi için gerekli konsanstrasyonu sağlar.
3- Yaşayan tüm canlılarla sağlıklı ilişki kurmamızı sağlar – mutlu bir aile, mutlu bir çevre ve dünya.
4- Zihin zamanla saflaşmaya, temizlenmeye başlar, böylelikle sinirlenmeler, kötü düşünceler, korkular, kaygılar azalır. Nefret, kıskançlık gibi insana işkence eden düşünceler ortadan kalkar.
5- Mutlu bir şekilde uyumaya başlanır.
6- Mutlu bir şekilde uyanılmaya başlanır. Uyku sağlığımız için çok önemli bir kavramdır. Düzenli ve yeterli uyku almazsak hem bedenimiz hem zihnimiz bundan kötü etkilenecek ve hayatımız zorlanacaktır. İyi bir uyku çekmiş kişi güne mutlu ve enerjik başlar.
7- Kabus görülmez. Budist psikolojide derin uykuda da bir tür bilinç olduğuna inanılır, zihnin düşünmeden kaldığı bir bilinç hali. Düşünce geldiğinde zihin aktif duruma geçer. Rüya görmek, kabus görmek de aktif durumdur. Rüya görme sebebimiz gün içinde düşündüklerimizin birikmesidir. Gün içinde zihnimizde kötü düşünceler varsa kabus görürüz, iyi düşünceler varsa güzel rüyalar da görebiliriz. Her halukarda zihin çalışır.
8- Tüm varlıklar tarafından sevilmeye başlarız. İnsanlar, hayvanlar… Sevgi ve nezaket yaydıkça herkesi mutlu etmeye başlarız ve bu mutluluk bize geri döner. Böylece dünyada çekilen acıları azaltmış oluruz.
9- Budizme göre doğaüstü varlıklar tarafından korunuruz. Elbette başımıza zor olaylar gelebilir ancak onları karşılama şeklimizde rahatlamalar olur.
10- Budizme göre fiziksel acıdan azad oluruz. Sevgimiz ne kadar güçlüyse bedenimiz o kadar korunur. Ancak inancımız ve sevgimiz azsa, bedenimiz de korunamaz.
11- Zihnimiz çok kolay sakinleşir.
12- Yüzümüz, bakışımız mutlu bir bakış olur, net bir yüz ifademiz olur. Bu sağlıklı bir insan bakışı ve ifadesidir. Öfke, kin nasıl gastrit gibi hastalıklara yol açıyorsa, bu da tam tersi…
13- Sevgi ve nezaketi yayan kişinin ölümünün çok kolay ve huzurlu olacağına inanılır. Sevdiklerinin ve sevenlerinin duasını almış olur, gibi algılayabiliriz.
14- Mutlu diyarlara yeniden doğarız.
Biz aslında içimize bir tohum ekiyoruz, sürekli yaparsak tohum fidan olacak, orman olacak. Bizim işimiz sadece tohumu ekmek. Yani zihnimize güzel duygular yüklemek. Meyve vermesi zaman alacak, o bizim işimiz değil. Onu yaşama bırakmayı bilmeliyiz.

Bir bardak suya konacak tuzun suyun tadını etkileyişiyle aynı tuzu bir nehire eklediğimizde nehirin tadının hiç değişmeyeceği örneğini veriyorlar. Bu bize şunu öğretir. Tuz için bir şey yapamazsın. Tuz her zaman bir dış etmendir. Hatta fazlalaşabilir, azalabilir, değişebilir. Ama sen ne kadar geniş bir kap olursan, sende yaratacağı etki o kadar az olacaktır.

Mettabhavana Aşamaları Neler?
İlk aşamada iyi dileklerimizi “kendimize” gösteriyoruz.

*Her aşama arası biraz es vermek ve alanı temizlemek lazım.

İkinci aşamada sevdiğimiz bir arkadaşımızı aklımıza getiriyoruz.

Üçüncü aşama. Nötr kişi. Bu kişiyi çok iyi tanımıyoruz. Belki de ilgimizi çekmemiş, bu sebeple ona karşı iyi ya da kötü bir duygu oluşturmamışız.

Nötr kişi, metta için harika bir deneme çünkü bize dair hiçbir şey yok. Tanıdığımız ve sevdiğimiz kişinin de, bizim için zor olan kişinin de mutlu olması bizi bir şekilde ilgilendirir çünkü ucu bize değer ama nötr kişinin mutlu olması bizim hayatımızda hiçbir değişiklik yaratmaz, yine de bunu tüm samimiyetimizle yapabiliyorsak, işte bu metta için güzel bir test.

Dördüncü aşama hoşlanmadığımız kişi. Meditasyona ilk başlayan kişilere, bu bölüme travmatik birini koymanız önerilmez, çok güçlü olumsuz duygularınızın olduğu vs. Ancak zaman geçtikçe, bu pratikte ilerledikçe gerçekten düşman olarak gördüğünüz birini koymanız da faydalı olabilir. Bu kişi nasıl bir kişi olursa olsun, her ne yapmış olursa olsun, bu kişinin de aslında bizden farklı olmadığını hatırlamak, onun da sevgi istediğini, onun da mutlu olmak istediğini, acı çekmek istemediğini hatırlamak için çok güzel bir fırsat. Bir o kadar da koşulsuz sevgiyi bize öğretecek bir aşama bu. Çünkü bu zor kişi genelde affedemediğimiz, beklentilerimizi yerine getirememiş, bizi hayal kırıklığına uğratmış biri oluyor. Nefret de bir duygu. Önemsediğimiz bir kişiymiş ki bu duyguyu geliştirmişiz ona karşı. Belki başta sevmek istemişiz. Halbuki gerçek sevgi limitsiz ve sınırsızdır. Bizim zevkimize, isteklerimize göre şekillenmez ve ışığını her şeyin üzerine yansıtabilir. Gerçek sevgi, karşılık beklemeden, özgürce verilebilecek bir sevgidir. Bu aşamada ilerledikçe öfke, kızgınlık, sevgiye dönüşebilir.

Bir sonraki aşamada, bulunduğun odada, etrafında tüm bu kişiler yarım daire yapmışlar gibi düşünüyorsun; sevdiğin arkadaşın, tanımadığın kişi ve sevmediğin kişi.

Son aşamada apartmanındaki sokağındaki komşuları şöyle bir aklından geçir. Mahalleni, semtini, şehrini, ülkeni ve tüm dünyayı düşün. Tüm canlılarla birlikte. Böcekler, ağaçlar, dereler, kuzular, insanlar, politikacılar, doktorlar, işçiler. Herkes mutlu olmak istiyor. Herkes iyi olmak istiyor. Hepimiz zorluklarla baş edebilelim. Hepimiz mutlu olalım. Hepimiz fiziken ve ruhen sağlıklı olalım. Hepimiz büyüyelim ve gelişelim.

Tüm aşamalarda samimiyet çok önemli. Her bir aşamaya başlamadan önce o kişiyi karşına oturt ve önce ona karşı olan duygunu, tepkini iliklerinde hisset. Sevgiyi, ilgisizliği, öfkeyi ya da rahatsızlığı. Ondan sonra başla. Gerçekten ona karşı olan duygularından emin olmalısın ve “senin duygularına rağmen” o kişinin de mutluluk için çabaladığını fark etmelisin. O kişiye tepkin değişebilir.

Aslında bu uygulamadaki o üç kişi bizim genel duygularımızı temsil eder. Bazı duygularımız bize zevk verir. Bazı duygularımıza karşı ilgisizizdir. Bazı duygularımız ise olumsuzdur. Kendimizi geliştirmiş oluruz aslında bu sayede, bu hayatta sevdiğimiz ve sevmediğimiz her şeyden öteye bir yere geçebilmek adına bizi başka bir noktaya getirir duygularımızda.

Yakın düşmanlarımızı da tanımamızı sağlar. Yakın düşman ne demek? Metta’nın en uzak düşmanı nefrettir şüphesiz. Metta’nın yakın düşmanı, bağımlılık olabilir. Genelde duygusal ilişkilerde olur. Duygun diğer kişiden daha önemli olduğunda bu yakın düşmandır. Kendi metta’na aşıksan. Bu bencil bir yakın düşmandır. Eğer kendine karşı gerçekten samimiysen, çoğumuzun metta’sında bir yakın düşman tadı olma ihtimali var. Bencil bi tarafı var birine karşı metta hissetmeye “çabalamanın”. “Onu o kadar çok seviyorum ki, kimse benim kadar sevemez”. Ya da “ondan nefret etmekte o kadar haklıyım ki, ama çok yüceyim ve onu affetmeye çalışıyorum”, gibi. Bunu farkedersen panikleme. Üzerinde çalışmamız gereken budur

5. yüzyılda Sri Lanka’da yazılan Theravada Budist doktrini üzerine ‘büyük bir tez’. – “the path of purification” kitabında muhteşem bir hikaye var:

Usta çırağına sorar: Mettabhavana pratiğinde aklına getirdiğin kişilerle birlikte bir ormanda yürürken bir çete karşına çıktı ve birinizin feda edilmesi gerektiğini söyledi ve kararı verecek olan sensin. Birini feda eder miydin, kimi ederdin.
Düşmanını herhalde, der.
Çırak, hayır, düşmanım da olsa onu feda edemem, onun ölmesini, kötü olmasını istemiyorum sonuçta der.
O zaman kendini feda edeceksin?
Hayır. Ben de tüm bu insanlar kadar değerliyim. Ben kimseyi feda edemem. Sorunuzun cevabının ne olması gerektiğini bilmiyorum der.
Usta, çırağına, soruya doğru cevap verdiğini söyler.

Bu meditasyonu denemek istersen ses kaydımdan faydalanabilirsin.