Strese Karşı Neden ve Nasıl Meditasyon

İyi pazarlar. Bugün Adalar Kültür Derneği’ndeki meditasyon dersimizde konu stresti.

Stresin ne olduğuna ve neden olduğuna değinmeden önce, en önemli yaşam organlarımızdan olan beyine baktık.

Beyin, sinir sistemimizin merkezi. Canlının organizmasının işlevlerini denetleyen, duyum ve bilinç merkezi olan bir organ. Hayvanlarda beyin, doğmadan önce gelişiminin çoğunu tamamlıyor. Mesela bir tay doğumdan hemen sonra ayağa kalkıp yürümeye çalışıyor, yani hayvanlar, beyinleri zaten programlanmış ve hazır halde doğuyorlar. İnsanlarda ise bu gelişim yıllarca sürüyor, neredeyse bitmek bilmiyor diyebiliriz. Beynin gelişimi normal şartlarda yirmibeş yaşına kadar devam ediyor. Bu yaştan sonra ise çevresel faktörler, yaşadıklarımız, gördüklerimiz, okuduklarımız, kısacası deneyimlerimiz, beyni değiştirmeye ve geliştirmeye devam ediyor.

Beyin, günlük harcadığımız enerjinin yüzde 20’sini kullanan bir organ.

İlkel beyin, yani amigdala, nabız, solunum, kalp atışı, uyku, nefes alma gibi temel vücut işlevlerinin yönetim merkezi. İçgüdüsel tepkiler de beynin bu kısmında yönetiliyor. İlkel beyin, beynin çekirdeğinde, en altta, beyin sapına yakın olan bölgede yer alıyor.

Hemen üzerinde orta beyin var. Orta beyin, cinsellik, sağlık ve duygularla ilgili işlemlerden sorumlu. Öğrenilen bilgilerin uzun süreli olarak belleğe aktarımı burada gerçekleşiyor.

En dışta, kafatasına ek yakın kısımda ise beyin korteksi var. Bu bölüm, düşünme, konuşma, üretme ve planlama işlevlerini yürütüyor. Duyma, görme, algılama merkezleri burada yer alıyor. Bu kısım canlılar arasında en fazla insanda gelişmiş vaziyette.

Beyinde gri ve beyaz madde denen maddeler var. Gri madde sinir hücrelerinden meydana geliyor. Beyaz madde de sinir hücrelerinin uzantılarından oluşuyor. Gri madde, bulunduğu yerdeki aktiviteyi artırıyor.

Meditasyonun beyin üzerindeki etkilerini gösteren bilimsel çalışmaların birinde, meditasyon yapan ve yapmayan iki grup karşılaştırılmış. Her iki grupta da katılımcılar benzer cinsiyet ve sosyal hayata sahip, şehirde yaşayan, stresli işlerde çalışan, aynı yaş aralığındaki kişiler. Çalışmadan sonra bu kişilerin beyin MR’ları çekilmiş ve kendileri ile röportajlar yapılmış. Araştırma sonuçlarında, meditasyon yapanlarda meditasyon yapmayanlara göre şu durumlar tespit edilmiş;

Beyinde öğrenme, karar verme ve hatırlamayı sağlayan bölümde gri maddede artış, yani beyin korteksinde gri madde artışı. Gri madde arttıysa o bölgede işlem de olumlu yönde arttı demektir.

İlkel beyin olarak bilinen, “savaş ya da kaç” komutunun verildiği, amigdalanın gri maddesinde azalma gerçekleşmiş. Yani amigdalada daha az işlemci aktivitesi gerçekleşiyor demek oluyor bu. Daha az işlemci ile savaş ya da kaç komutu azaldığı için, stresli anlarda kaçmak ya da tepki vermek yerine analiz edip, mantıklı yanıtlar veriyor hale gelmişler.

Diğer gözlemlenen sonuçlar ise şöyle; streste, anksiyetede, depresyon belirtilerinde, öfke ve panik atakta azalma, odaklanma ve dikkatte artış, genel mutluluk düzeyinde ve hayat kalitesinde artış, uyku sorunlarında azalma, ağrı şikayetlerinde azalma.

İkinci çalışma, Harvard Üniversitesi’nde 8 hafta sürüyor. Bunun için, daha önce hiç meditasyon yapmamış tek bir grup oluşturuluyor. Bu grubun çalışma öncesi beyin MR’ları çekiliyor. Grup 8 haftalık, günde 30-40 dakika meditasyon yapacakları yoğun bir programa alınıyor. 8 hafta sonunda tekrar beyin MR’ları çekiliyor.

İlk önemli sonuç: Beynin öğrenme ve hafızada önemli rolü olan bir bölgesi olan hippokampusta gri maddede artış gözlüyorlar. (Normalde depresyonda olan insanlarda bu alanda daha az gri madde bulunuyor.)

İkinci sonuç: Kulaklarımızın üst kısmında yer alan bölgede gri maddede artış gerçekleşiyor. Bu bölge olaylara farklı açılardan bakmamızı sağlayan, aynı zamanda empati ve şefkat duygularının yönetildiği bölüm.

Üçüncü sonuç: Amigdalada gri maddede azalma görülmüş. Özellikle sözlü röportajlarda streste azalma ve ilişkilerinde düzelme olduğunu söyleyen katılımcılarda diğerlerine göre amigdaladaki değişim daha fazla gerçekleşmiş.

Bilim dünyasındaki önemli kurumlarca yapılan bu araştırmaların bir çoğu beyindeki nöro-plastisite değişimini kanıtlayan araştırmalar. Plastisite terimi yunancada “plaistikos” kelimesinden kaynaklanıyor ve biçimlendirmek, şekil vermek anlamına geliyor. Nöroplastisite özetle merkezi sinir sisteminin çevresel değişimlere uyum gösterebilme yeteneği. beynin öğrenme, unutma ve hatırlama yeteneklerine işaret ederek, vücudun içinden ve dışından gelen uyaranlara bağlı olarak gösterdikleri yapısal ve işlevsel değişiklikleri kapsıyor.

Bu araştırmalara göre düzenli meditasyon ile beyindeki nöronların birbirleri ile bağlantı şekilleri ve ilişkileri evrimleşme yönünde hızlı bir değişim gösteriyor, beynin kimyası da değişiyor. Düzenli meditasyon ile zihnimizin çalışma şeklini değiştirmemiz mümkün ve bu bilimsel olarak da kanıtlı.

Stres Nedir?

Stres, aslında düşündüğümüz gibi kötü bir şey değil, gerekli bir şey, ama gerektiği zamanlarda. Uyum sağlanması ya da tepki verilmesi gerekli herhangi bir tehlike anında vücudun gösterdiği doğal bir reaksiyon. Amacı bizi korumak. Tehlikeyle ilgili gözlenen durum gerçek bir olay olabileceği gibi zihnin “tehlikeli olarak algıladığı” bir durum da olabilir. Kişiyi korumak adına ortaya çıkan stres tepkisi, çok fazla gözlendiğinde ise, yaşam kalitesini ve bireyin işlevselliğini bozuyor.

Stres, sinir sistemini etkileyen en önemli uyaranlardan birisi. Kronik stres altında beynin uyum gösterme yeteneğinde çeşitli düzeylerde yetersizlik oluşabiliyor. Böyle bir yetersizlik de başta depresyon olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açabiliyor.

Beyin Dalgaları:

Dört farklı beyin dalgası var. Beta, Alfa, Teta ve Delta.

Beta: Korkuyla tetikleniyor. Stres beyin dalgasıdır (15-40 hz) Tehlike söz konusuysa devreye giriyor. Amacı kişinin o an işe yaramayan fiziksel ve zihinsel bazı sistemlerini kapatarak sadece tehlikeye konsantre olup ani hamlelerle hareket etmesi ve yaşamda kalmasını sağlamaktır.

Sana saldıracak bir kaplan varsa, beyin dalgan yükselir, sempatik sinir sistemin uyarılır, kasların gerilir, tansiyonun yükselir. Beyne ve kaslara daha çok kan ve oksijen pompalanır. Savaşmaya ya da kaçmaya hazır hale getirilirsin otomatik olarak. Amaç sadece seni hayatta tutabilmek. Yaşamın kalitesi mevzubahis değil. 

Beta beyin dalgası geçmişle besleniyor çünkü aacı bilgileri kullanarak savunma geliştirmek. Bütün olasılıkları sorgulatıyor ve ölmemek için kurtuluş planı yaptırıyor.

Beta geleceğe de giderek senaryolar yazıyor çünkü ayağını sağlam basmak istiyor; nasıl kaçacak, nasıl saldıracak vs.

Beta beyin dalgası sana anı yaşatmaz, yaşatamaz. Bedeninin yaşadığı acının bile farkında olmayabilirsin. Bu şekilde vücudunda ürettiği tümörü de anlamazsın.

Bağışıklık sistemi çöker çünkü iyileştirici hücrelerinin tümünü senin kaslarına ve beynine yollar, seni tüketir kurtarayım derken. Sürekli savaş tehdidinde yaşarsan da normal olarak iyileşemezsin.

Beden normal şartlarında yaşarken, doğal tedavi faaliyetleri gösteriyor ve betadayken bunlar durur.

Biz ise modern toplumda, ortada bir tehdit yokken bunu yaşıyoruz. Geçmiş ve gelecek kaygılarıyla sanki bize kaplan saldıracakmış gibi yaşıyor ve sağlıklı hücrelerimizi öldürüyoruz.

Stres, tehlike varken faydalı, yokken zararlı, bu çok net.

Geç kaldım, acele etmeliyim, bir şey unuttum mu, faturaları yatırdım mı, müşteriyi ne zaman aramalıyım, uçak biletlerini kontrol ettim mi gibi gündelik paniklerimize, günlük hayatın tatlı telaşları diyoruz ama Metin Hara’nın Yol kitabında da bahsettiği gibi, telaş ve acelenin tatlısı yoktur.

Önemli olan yaşadığınız stresin büyüklüğü değil, onu ne kadar zihninizde tuttuğunuzdur. Minicik bir konuyu on gün düşünüp büyütürsen, bedeninde tümör bile yaratırsın. Değer mi?

Betadayken meditasyon yapamazsın, ibadet edemezsin.

Meditasyon, zihni dinlendirir. Bedenin dinlenmesi, yatağa yatmak ve kasları hareket ettirmemek değildir. Dinlenmek, beyin dalgalarını düşürmekle ilgili bir faaliyet şüphesiz.

Hepimizin algıları, neye nereden baktığımız farklı, demek ki bunu değiştirmek de mümkün.

Alfa: Hazzın, mutluluğun olduğu beyin dalgası. Güvende hissedersin. 9-14 hz. Sevginin olduğu yerde öfke mutsuzluk güvensizlik olmaz.  Mutluluk hormonlarımızın peşindeyiz. Çikolata yerken de aşık olurken de.  Vücuttaki mutluluk hormonları kanserli hücrelere saldırıyor ve onları yok ediyorlar. Mucize gibi. İnsan bedeni yeryüzündeki en gelişmiş ve kusursuz makine.

Teta uykudaki dalga boyu 5-8hz. Çok nadir derin meditasyonlarda da oluyor.  İyileştirici hücreler aktif, yaratıcılık aktif beyinde.

Delta: Derin uyku 1-4 hz. Rem. Koma gibi. Sadece yaşamsal organlara odaklanıyor beyin. Duygusal çalkantılarla uğraşamam, işime yaramayan sistemleri kapatıyorum. Rem uykusu, koma, bayılma gibi.

Metin Hara YOL kitabına teşekkürler, derste konuştuğumuz bazı konulara ışık oluyor.

Bu da Khan Academy’den, sinir sistemini anlatan, keyifli bir video:

Dünya Vegan Günü’nde Vegan Derneği Etkinliği’ndeydik

Her yıl 1 Kasım Dünya Vegan Günü ve 1-7 Kasım Dünya Vegan Haftası nedeniyle dünyanın çeşitli ülkelerinde düzenlenen farkındalık etkinliklerinin Türkiye ayağı da oldukça güçlüydü.

V-Label ana sponsorluğunda Türkiye Vegan Derneği Organizasyonu için 3 Kasım Pazar günü Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel’deydik. Oturumlar başlamadan önce stant açan vegan ürünlere bir göz gezdirdik. İlgimi çekenler şunlar oldu:

Levom Food, natürel, vegan, katkısız, glutensiz, şeker ilavesiz, sağlıklı meyve ve kuruyemiş barlarını tanıtıyordu. Doğrusu çok lezzetliydi.

Orfa The Standart Vegan, vegan peynirlerini, yoğurt ve mayonezlerini tanıtıyordu. Lezzetliydi. Bu tarz ürünlerle ilgili düşüncem şu, bir insan vegan olmayı tercih ediyorsa, sütün peynirin yumurtanın yerine ne koymalıyım diye düşünmez gibi geliyor, ancak pek çok yemek tarifinde de kıvam vermesi, sıvı olması, pişmesi için gerekli malzemeler olabiliyor. Bu peynirler, yoğurt ya da mayonezler de bazı tariflerin içinde kıvam verici, sıvılaştırıcı olarak kullanılabilir.

Verita Meyve, tropikal, orman ve geleneksel meyveleri, meyve salataları ve meyve suları olarak servis ediyorlar. Çok leziz.

Otacı, benim zaten kullanmakta olduğum ve çok da memnun kaldığım bir marka. 60 yılı aşkın eczacılık deneyimleri var. O gün de promosyon ürünler hediye ettiler. Gül suyu, kremler, şampuanlar, saç yağları. Hepsi doğal ve vegan.

Fomilk, bitki bazlı sütlerini tanıttı. Ben ilk kez şekersiz fındık sütünü denedim. Badem sütü ve hindistan cevizi sütü tadını biliyordum, bu biraz buruk ve sert geldi ama alışmak meselesi. Peynir markasında da dediğim gibi, kek, kurabiye gibi pişen ürünlerde kıvam verici olarak, hayvan ürünü süt yerine kullanılabilecek, sağlıklı ürünler bunlar. Fakat Fomilk, bu ürünlerin şekerlilerini de çıkarmış, bana çok gereksiz geldi. Tatsız bulanlar hindistan cevizi şekeri ya da vejeteryan ise bal ekleyebilir.

Karnımız acıktığında da lezzet durağımız bir falafel markası oldu.

Oturum ise Ebru Arıman‘ın açılış konuşmasıyla başladı. Sonra Dr. Oğuzcan Kınıkoğlu, havyan deneylerine nasıl karşı durduğunu anlattı. Okulda hayvan üzerinde deney yapmayı reddedip Avrupa İnsan Hakları’na başvurmuş. Hayvan üzerinde denenmiş pek çok ilacı kullanan annelerin çocukları kolsuz bacaksız doğmuşlar. Hayvan testlerinin hiçbir işe yaramadığı kanıtlanmış, %96’sı işe yaramamış. Olayın ahlaki boyutuna değindi Kınıkoğlu, doğuştan zeka geriliği olan, ya da dilsiz birinin üzerine nasıl deney yapılmıyor, deney uğruna bu kişiler öldürülmüyorsa, hayvanlar da sadece konuşmadıkları ya da bizim kadar zeki olmadıkları için bu deneylere maruz kalmamalılar. Bu bir nevi kölelik mantığını kabul etmek aslında, ya da kadın erkek eşitliğini kabul etmemek gibi, bir nevi ırkçılık aslında.

Oğuzcan Kınıkoğlu akıllı telefonlarımızda kullanabileceğimiz bir uygulamayı da tanıttı: “Deneysiz” adında. Hangi markette hangi ürün deneysiz, kontrol edebiliyorsunuz.

Gazeteci Melda Onur da veterinerlik fakültelerindeki vicdani red hakkından bahsetti.

Vegan Dr. Suat Erus, Medya’nın veganlığa nasıl karşı olduğunu trajikomik örneklerle anlattı. Bir tane de belgesel önerisi oldu:

Dr. Munkhtsetseg Banzragch Yağcı, b12’nin artık ulaşamadığımız bir vitamin olduğuna ve hayvanlara ekstradan enjekte edildiğinden bahsetti. Haftada bir takviye olarak alabileceğimizi söyledi ihtiyaç durumunda. Mikrobiyata’nın nasıl incelenebileceğinden bahsetti. Benim de yaşadığım irritabl bağırsak sendromunu anlattı. Herkesin özgün mikrobiyatası 1 – 5 arası olmalıyken eksik bakterilerin ortaya çıktığını söyledi. Bozulmuş bağırsak mikrobiyotasını düzenlemek için Fekal Mikrobiyata Transplantasyon tedavisinden bahsetti. Probiyotik kullanımının maalesef ticarete dönüştüğünü ekledi. Yoğurtun fermente halinin sağlıklı olduğunu söyledi. Su bazlı kefir de yapılabileceğini söyledi. Protein eksikliği diye bir hastalık yoktur, besin yetersizliği vardır dedi. Protein’den çok lifin önemli olduğunun altını çizdi. Örneğin şekersiz fındık ezmeli bir dilim tam tahıllı ekmeğin yeterli olduğunu söyledi. Enflamasyon varsa feritin artar, düşük çıkması sorun değildir, hemen demir eksikliği diye tanı koyup ilaç almak gerekmez dedi. Besin piramidini ilk kez Kanada’nın değiştirdiğini hatırlattı. Chia tohumunun çok fazla tüketilmemesi gerektiğini, günde bir kaşık chia tohumunun yeterli olduğunu iletti.

Günde 3 milyar hayvan, yemek olmak için öldürülüyormuş. Bunun yanısıra dövüşler, yarışlar, faytonlar, ilaçlı sularda akvaryumlar, kürkler, ipekler, timsah derileri, av turizmi…

En çok kalp hastalığından ölümlerin gerçekleştiği, bunun da gıda kaynaklı olduğunu hatırlattı.

Veganlığın bir felsefe olduğu, bunun yanısıra, vegan beslenen birinin kalori yakma oranının da %16 arttığı söylendi.

Dünyanın yüzde yedisi veganmış. Türkiye’de de 1500’e yakın marka, vegan etiketi için başvurmuş.

Daha pek çok önemli konuya değinildi, bu etkinliğin oluşmasında katkısı olan herkese teşekkürler.

Sizin için aldığım toplantı notları bu kadar, umarım faydalanabilirsiniz.

Sağlıklı Yaşam ve Beslenmede Probiyotiklerin Önemi Semineri

Geçtiğimiz ay İstanbul Erenköy Kozmos Yaşam Merkezi’nde 21 kişinin katılımıyla Sağlıklı Yaşam ve Bilinçli Beslenme seminerimizde doğru sandığımız yanlışlardan, beslenme alışkanlıklarından, spordan, diyet hatalarından, bütüncül bir sağlıklı yaşam felsefesinden bahsetmiştik. Sonrasında 6 dakikalık bir meditasyon yapmış ve ellerimle hazırladığım sağlıklı atıştırmalıklardan tadarken sorulara cevap vermeye çalışmıştım.

Bu ay aynı mekanda bu kez aynı konuya biraz da probiyotikler üzerinden bakacağız. Sonrasında 10 dakikalık bir meditasyon yapıp sağlıklı bir kek yiyecek, detoks sularımızı içeceğiz ve yine sorularınızı cevaplayacağım, bu kez süremiz biraz daha uzun.

Etkinliğimiz ücretlidir, lütfen Kozmos Yaşam Merkezi’ni arayarak ön kayıt yaptırınız.

Görüşmek üzere,

Sağlıklı Yaşam ve Bilinçli Beslenme Seminerinden Notlar

 

13 Ocak 2018 Cumartesi günü, bir süre önce buradan da duyurduğum Sağlıklı Yaşam ve Bilinçli Beslenme seminerim İstanbul Erenköy Kozmos Yaşam Merkezi’nde gerçekleşti.

Seminer Nasıl Başladı?

20 kişinin katılım gösterdiği etkinlikte önce kendi hikayemi anlattım. Tam zamanlı çalışırken neden istifa etme kararı aldığımı, freelance çalışmama rağmen neden yine de sağlığımla ilgilenemediğimi, tak dediği noktada kişisel antrenörümü arayarak başladığım spor ve sağlıklı beslenme yolculuğunu, koçluk eğitimi alarak bendeki değişimleri destek ve eşlik ihtiyacı olanlarla paylaşmaya başladığımı özetledikten sonra sunuma geçtik.

Beslenmenin sadece yediğimiz besinle ilgili olmadığına, seçtiğimiz mekan ve insanlarla da beslendiğimize ve bilinçli beslenmenin önemine kısaca değindikten sonra beslenmede doğru sandığımız yanlış bilgilerimize değindim. Yağ, süt, şeker, tahıl, ekşi maya, yeme saatleri, spor ve meditasyondan bahsettikten sonra beş dakika meditasyon yaptık.

Neler Tattık?

Bir saatin sonunda ise katılımcılar için şef arkadaşım Pelin Görpe ile birlikte hazırladığımız sağlıklı atıştırmalıklar ve detoks sularının bulunduğu masaya geçtik. Katılımcılar sağlıklı atıştırmalıkları pek beğendi doğrusu, tarifler de soruldu, hemen paylaşayım:

  • Detoks suyu:

Salatalık, limon, taze nane, maydonoz, taze zencefil ekledik cam sus şişelerimize ve iki saat kadar beklediler.

  • Tatlı hurma topları:

5-6 adet hurmayı sıcak suda beklettik, sonra blender’da püre yaptık. Bu pürenin içine iki tatlı kaşığı keçiboynuzu unu, 1 tatlı kaşığı tarçın, 2 çorba kaşığı çiğ kakao, 1 avuç badem ve cevizin rondoda un haline getirilmiş halini ekledik ve karıştırdık. Hamurlaşmış karışımı ellerimizle yuvarladık ve tabağa dizerek buzdolabına koyduk. Yemek için çıkardığımızda isteğe göre yarısını hindistancevizi rendesine, diğer yarısını yine çiğ kakaoya buladık. Farkındaysanız içinde ekstra şeker yok, fırına bile giren bir tatlı değil. Lezzeti ise muhteşem.

  • Fırında sebzeli tuzlu kek:

Malzemeleri sayayım: 5 yumurta 4 çiçek karnabahar 4 çiçek brokoli 3 çorba kaşığı tam buğday unu ya da beyaz un dışında tercih edeceğiniz başka bir un. 1 yemek kaşığı karbonat ve ona eklenen biraz limon suyu/sirke 1 fiske kaya tuzu Bir avuç maydonoz Bir avuç dereotu Bir avuç taze nane Yarım kırmızı tatlı biber Bir fiske keten tohumu Bir fiske susam İstendiği kadar pul biber, kara biber İsteğe göre siyah zeytin (tuz tadı gelsin diye) Hepsini karıştırdık. Bir borcama fırın kağıdı serdik ve karışımı döktük. Üstünü düzelttikten sonra biraz daha susam, hatta biraz da çavdar ezmesi ekledik. Fırına verdik, 180 derecede 30 dakika boyunca pişti.  İçinde beyaz un, yağ yok ve çokk lezzetli. Beş çayı için de düşünülebilir, öğlen ya da akşam niyetine de yenebilir. Etkinliğime katılım ve geri dönüşler çok keyifli oldu. Katılımın sosyal medya paylaşımlarından sonra İzmir, Denizli gibi şehirlerden davetler aldım. Sağlıklı yaşamı, kendi üzerimdeki değişimleri anlatmak benim için çok keyifli, tüm ülkeyi gezip anlatsam doymam herhalde. Böyle bir davette bulunmak isteyen dernekler, merkezler, ilgili kurumlar olursa sitemin iletişim kısmından benimle iletişime geçebilir, seve seve cevaplarım. Afiyet olsun ve sağlıklı günler 🙂

Bu Kadar Diyet Arasından Hangisi “En Doğrusu”? Yaşam Koçu Melis Zararsız Cevap Veriyor: Hiçbiri!

 

13 Ocak’ta, Kozmos Yaşam Merkezi’ndeki ilk etkinliğime beklerim!

40’lı yaşlarıma yaklaşırken hayatıma bilinçli beslenme ile sporu, yani “sağlığı” kattığım, “ben asla yapamam” dediğim kalıplarımı kırabildiğim, hayat tarzım değiştikçe çevremden gözümdeki parıltıya dair pek çok geri bildirim aldığım noktada kendim için öğrendiklerimi daha doğru bir dille aktarabilmek için sağlıklı yaşam ve profesyonel koçluk eğitimleri almaya başladığım süreci paylaşacağım. Bu süreçte beslenmeye dair karşıma tıp dünyasının da içinde bulunduğu trilyonlarca tartışma, iddia, karşı tez çıktığından, pazarlaması yapılan onlarca diyetin kafa karıştırdığını farkettiğimden, sunumumla, bu diyetler neyi savunuyor, hangi diyet kime uygun, diyet yapmadan da kilo vermek mümkün mü, kısa süreli diyetler yerine sürekli sağlıklı ve bilinçli bir beslenme düzenine geçilebilir mi, kısaca bunları anlatacağım, ardından 10 dakikalık sade bir meditasyon ile gevşeyeceğiz ve sonunda da  şef arkadaşım Pelin Görpe ile birlikte mutfağa girerek kendi ellerimizle hazırlayacağımız sağlıklı atıştırmalar, çay kahve eşliğinde sohbetimizi sonlandıracağız.
Katılım sayısı sınırlı olacağından 5 Ocak 2018 tarihine kadar ön kayıt yaptırmanız gerekmektedir. 

Facebook etkinlik sayfası: https://www.facebook.com/events/1943607758987783/

Ön kayıt için : blossomel -at- gmail.com

Tarih: 13 Ocak 2018
Saat: 12:30 – 13:30
Ücret: 15 TL
Yer: Kozmos Yaşam Merkezi
http://www.meliszararsiz.com/
instagram: zararsiz_yasam
facebook: melisilezararsizyasam