Farkındalık ve Meditasyon İkinci Ders: Öz Sevgi ve Meditasyon İlişkisi

Adalar Kültür Derneği’nde Farkındalık Sohbetleri ve Meditasyon derslerimiz devam ediyor. Bu hafta konumuz öz-sevgiydi.

Kendimizi seviyor oluşumuz, yaşamsaldır, yani bizi hayatta tutmak için var olan, doğal bir duygudur. Yani, siz aslında farkında değilseniz bile rahat olun: kendinizi seviyorsunuz J

Öte yandan da, her şey karşıtıyla vardır malumunuz. Kendinizi çok sevdiğinizi düşünüyorsanız da aslında kendinizi sevmiyor olabilirsiniz. Karışık mı?

Kendimizi zaten seviyoruz’dan başlayalım. Burada ego devreye girer.

Ünlü Psikolog Sigmund Freud’a göre kişiliğimiz üç kavram tarafından şekilleniyor.

İd: Kişiliğin en ilkel yanıdır, içgüdülerle alakalıdır. Yani bilinçdışı kuralları (kuralsızlık) işlemektedir.  Dış dünyaya uyum kavramı tanımazlar. Asıl olan dürtülerin tatmine ulaşmasıdır (haz ilkesi). İd bu dürtülerinin tatmin edilmesinde (boşaltılması) egoyu kullanmaktadır, egoya baskı yapmaktadır.

Süperego: Toplumsal değerler, ayıp, günah, yasak, başkalarının hakkı, başkalarına saygı gibi konuların ortaya çıktığı üst benliktir. Bunları bilmeyen çocuğu bu konularda anne-baba baskılar. Bir süre sonra anne-baba ortadan kalksa bile çocuğun içinde gelişmiş olan süperego duygusu, kendi ebeveynlerini yaratır. Yargılayıcı dizge dediğimiz superegonun insan yaşantısında uç noktadaki belirtisi “suçluluk duygusu”dur.

Ego: Yaşamda kalmamız amacıyla, id’de yer alan haz arama güdüsüyle dış dünyadaki gerçekler arasında denge kurar. Yani insanoğlunun dış dünya ile uyum içerisinde yaşamasını sağlayan zihinsel işlevler bütünüdür. Gerçeklik ilkesi egoda hakimdir. Benliğin temel işlevi anlaşılacağı üzere dış dünyaya uyumdur. Türkçe’ye yerleşen egoist sözcüğünün bu nedenle yanlış kullanıldığı ileri sürülebilir.

Superegonun (frenleyici, yasaklayıcı) ve idin (haz ilkesi) baskıları altında ego uygun çözüm yolları arar.

Ego gelişmemiş, zayıf kalmışsa, kişi hem idealine karşı büyük bir arzu duyar ve bilinçli dünyasında bu ideali bir gün gerçekleştireceğine derinden inanır hem de bilinçdışında bu idealini hedefe kesin bir biçimde erişmekle tüketmekten korkar. Yani bu durumda başarı korkutucudur. Eğer ego yapısı zayıf olan bir kişinin ego ideali gerçek ve ulaşılabilir bir hedef üzerine kurulmuşsa, başarı korkusuyla baş edebilmek (ve kimlik devamsızlığı içinde kalmamak) için kişi kendi kendini sabote eder. Bu durumda yaşam, görülebilir ama ölene kadar kavuşulamayacak olan bir hedefle mümkündür.

Mükemmeliyetçilik

Uzmanlara göre mükemmeliyetçilik, yüksek standart sahibi olmak değil, gerçekçi olmayan standartlar koymak demek. İnsanın kendisi hakkındaki düşünme şekli; davranış değil. Çok çalışmak veya yüksek hedefler belirlemekle de bir ilgisi yok. Kişinin kendisini sürekli eleştiren bir iç sesi olması… Sonuç? Aşırı mükemmeliyetçilik; depresyon, endişe, saplantı, beslenme bozuklukları, kronik yorgunluk, uykusuzluk, kronik baş ağrısı, hazımsızlık, erken ölüm, hatta intihar gibi bir dizi önemli probleme davetiye çıkarıyor. Oysa ki hata yapmak ve hatalardan ders alabilmek, yetişkin olmanın bir parçası. Araştırmalara göre mükemmeliyetçilik, düşük öz saygı ile ilintili.

Egosu gelişmemiş insanlarda iki tip davranış gözlemleniyor. İlki içine kapalı insan modeli. Kendisini yetersiz bulduğu için kendisini dış dünyaya yansıtmasında da hep olumsuza odaklanan, kendisini hep kötüleyen insan tipi.

İkincisi ise megalomaniden narsisizme kadar giden bir çizgi. Dışardan baktığımızda bu insanları kendilerine aşıklar, kendileriyle fazla fazla barışıklar, bundan dolayı da benciller diye düşünürüz. Narsisismin de kökeni kendine saygısı olmayan, egosu gelişmemiş. Suçluluk, utanç duyguları baskın, ama bunları inkar ediyor.

Daha güçlü bir benlik algısına sahip olmak, olgun bir ego için ne yapmalıyız?

Meselelere sadece zihnimizle değil, daha güçlü bir benlik duygusuyla, öz güvenle ve içgüdülerle karşılık vererek hayata karşı daha güçlü bir duruş sergileyebiliriz. Bu aslında geçmişe takılıp kalmak veya sürekli geleceği düşünmek yerine bulunduğumuz ana ve mekana odaklanmak anlamına geliyor. Benlik duygusu, kendinizi nasıl algıladığınızı, nasıl gördüğünüzü ifade ediyor. Eğer kendinize dair algınız içsel eleştirilerinizle doluysa, benlik algınız tehlikeli bir konumda olabilir. Özgünlüğünüzü, öz güveninizi ve hayata dair neşenizi ortaya koymanız zor olabilir. Bu yüzden benlik algınızı gerçekçi bir şekilde oluşturmalısınız. İşte benlik algınızı oluşturmanın ve güçlendirmenin püf noktaları:

Hayatta özgün bir benlik algısına sahip olabilmek için kendinizi tanımalı ve bu konuda gerçekli olmalı, kendinizin farkına varmalısınız. Zayıf noktalarınızı bilmeli, değerlerinizi, inançlarınızı, davranışlarınızı, dünyada nasıl varlık gösterdiğinizi ve başkalarıyla nasıl etkileşim kurduğunuzu bilmelisiniz.

Gelişimin en önemli unsuru, kendini kabul etmekten geçer. İnsanın kendine saygı duyması; performansını, kazanımlarını, kendi değerinin farkına varma duygusunu, kendisiyle ilgili gurur duyulacak şeyleri geliştirir. Ancak performans zayıfladığında, kendine duyulan saygı azalır. Oysa kendinizi kabul ederek, sadece “iyi” taraflarınızı görmek yerine resmin tamamına bakmayı ve kendinizi her şeyinizle değerlendirmeyi öğrenirsiniz. Yeteneklerinizi, başarılarınızı ön plana çıkarırken başarısızlıklarınızı, engellerinizi saklamaktan veya daha farklıymış gibi göstermekten vazgeçersiniz. Kendini kabul etmek, mükemmel olmamanın insan olmanın kaçınılmaz bir gerçekliği olduğunu kabul etmektir. Bu aynı zamanda gerçekçi ve dürüst olmak anlamına da gelir.

Siz yeterlisiniz. Bu dünyada gözlerimizi açtık. Tüm yaşam haklarına sahibiz. Uymamız gereken, olmadığımız gibi davranmamız gereken hiçbir durum yok. Teslim olabiliriz. Rahatlayabiliriz. Bırakabiliriz.

Meditasyon, kendini kabule ve kendini sevmene yardımcı olur.

Öncelikle kendine ayırdığınız bu zaman için kendinize her zaman teşekkür edin. Bu öz saygı için elzemdir.

Düzenli meditasyon, doğru oturuş, doğru nefes, sağlığımıza katkılar getirecek. İçerdeki “ben”  sizi dinlemede, izlemede, unutmayın, bu zamanı ve bu doğru nefesi, doğru oturuşu, beden ve an farkındalığını ona gönderdiğinizde, o, sevgi görecek, saygı görecek, ben değerliyim duygusu oluşacak. Düzenli yaptıkça ruhsal benliğimizle bağlarımız güçlenecek. Hayata inancımız güçlenecek. Hayatla, yaşamla, doğayla bir oluşumuz çok daha net olacak. Yalnızlık ve çaresizlik duygumuz azalacak. Hepimiz biriz. Enerjiyiz. Birbimize aynayız. Birbirimize muhtacız. Birbirimize gücüz. Ağaç da bir enerji, biz de, toprak da, su da. Saf sevgiyiz.

Zaten olduğumuz gibi yeterince mükemmeliz.

Namaste

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir