Ne seneydi ama… İlk iki ayını zaten hatırlamıyoruz bile, öyle değil mi? Hatta sanki Marttan önceki hayatımızı hatırlamıyoruz, komple. Pandemi öncesi ve sonrası. Ben geçen sene bu günlerde Bodrum’daydım. Sevdiğim bir arkadaşımla Bodrum’da yeni yılı karşılamaya karar verdik ve bir iki gün öncesinden gittik. Hava mis gibiydi. Farklı bir yılbaşı kutlaması olmuştu. Deniz kenarında olmak, egede olmak iyi gelmişti.
Şubat ayında doğumgünümü kutladık. Moda’da. Sevdiğim arkadaşlarım yanımdaydı. Dipdibeydik, dans ettik, pasta kestik, müzik dinledik, şarap içtik.
Şubat sonunda covid meseleleri konuşulmaya başlanmıştı. Mart başında kolonya girmişti hayatımıza. Dikkat etmeler başlamıştı. Mart 14’te annemin amcası 91. yaşını kutlamak üzere Kalamış’ta parti verdi. Gittim, sonra Büyükada’ya, evime geri döndüm.
Ve hayat bir daha hiç aynı olmadı.
Ailemi 4 aya yakın bir zaman, hiç görmedim. Üç aya yakın evden pek çıkmadım. Zihnim çılgın gibiydi. Bu boş vakitlerde yapacak ne çok şey, harcayacak ise ne az enerjim ve isteğim vardı öyle. Hiçbir şey yapmamak da keşke rahatsız etmeseydi. Debelendim.
Havalar düzeldi, bir süre daha direndim ama sonunda sokağa çıktım. Daha doğrusu rotamı ormana çevirdim. Gittim çimenlere bastım çıplak ayak, kırık bir ağaç gövdesine oturdum. Nefes aldım. Düşündüm. Şaşırdım.
Komşularımla iletişim kurmaya başladım. Yürüyüşler başladı. Sabah 06:45’te buluşuyorduk. Büyük ada turu. Deniz molası. Saatlerce sohbet, muhabbet. Eve döndüğümde saat sabah 9 oluyordu. Koca gün. Çok şükür. Doğada olmanın avantajından faydalandık. Deniz hiç olmadığı kadar temizdi. Ben yaz insanı değilimdir. Haziran Temmuz Ağustos genelde rahatsız olduğum aylardır. Çok sıcak sevmem, çok deniz sevmem. Nasıl daralmışsam Mart itibariyle, denize en çok girdiğim yaz oldu bu yaz. Sabah beşte buluşuyoruz deseler tamam buluşalım diyecek kadar insana, aktiviteye, sohbete, doğaya açtım. Ve doyurdum da kendimi şükürler olsun ki.
Yakınlarımızdan hastalığa yakalananları duydukça korku devam etti. Sevdiklerimizi kaybetme korkusu, hastalığa yakalanma korkusu. Boğazım ağrısa dört gün kişisel karantinaya kapıyordum kendimi. Hapşırsam iki gün markete gitmiyordum. Ağustos ayında derneğin açık hava bahçesinde 4 film gösterimi yaptım, birine kendim gidemedim minik hastalık paranoyalarıyla. Çok şükür bugüne kadar hastalanmadan geldim.
Yine yaz itibariyle derneğin bahçesinde yin yoga & meditasyon dersleri verdim. Havalar bozana kadar da devam ettik ama bozar bozmaz ben dersleri bitirdim ve online devam edelim dedim. Birebir ders isteyenler de oldu, evimi yeniden dekore ettim ve bir kaç öğrencimle tek tek birebir ders yaptık. Fakat salgın arttıkça bunu da riske atmamak adına bitirdik ve online derslerle devam ettik.
Bu süreçte online koçluk isteyenler oldu. Üç dört danışanım oldu, çok şükür.
Mayıs’ta başladığım Zeynep Aksoy ile online Yin Yoga Eğitmenlik eğitimini Kasım gibi tamamladım. Sertifikamı aldım. Arada değerli hocam Vajracaksu Dharmachari’nin online meditasyon derslerine devam ettim. Online ne bulduysam katıldım aslında, çevirmenlik, yazarlık, sinema, yoga, meditasyon, felsefe… Ruhumu muhteşem doyurdum.
Burada da yazmıştım, kendi evimde inzivaya çekildim Assos’a gidemeyince. Öyle dönüştürdü ki beni. Çok şükür.
Ekim itibariyle Online Mindfulness ICF Koçluk eğitimlerine başladım. Muhteşem gidiyor.
Akşamları Zeynep Aksoy’un yin yoga & meditasyon & felsefe derslerine katılıyorum. Bhagavatgida, upanishadlar okuyor ve çözümlüyoruz.
Stradesco’nun dijital göçebe yazarlarından biriyim. Onlarla içerik üretmek de bana her zaman iyi geliyor. Çok şükür.
Ben boşanarak, işimden istifa ederek, Büyükada’ya taşınarak, hayatıma sağlıklı yaşamı, yogayı, meditasyonu, koçluğu katarak, kendimi yavaşlatmayı hedeflemiştim yıllaar önce. Kendimi dinlemeyi, kendimi duymayı. Ne oluyor, ne bitiyor, içte bir çözülmeyi anlamayı. Dengemi bulmak için bu adımları atmış, sonuçlarını almaktaydım.
Pandemi süreci kişisel olarak bana dedi ki, harika, çok iyi gidiyorsun, ancak hala yavaşlamadığın yerler var. Hala kendi sesini duymak için oturmadığın anlar. Hala kaçışların var. Biraz daha yavaşlayabilir misin? Biraz daha kendine dönebilir misin? Biraz daha emek harcayabilir misin? Biraz daha ıstırap çekebilir misin, sonu ödül.
Pandemi öncesi haftada 2 ya da 3 gün İstanbul’daydım. Bu beni yoruyordu. Üstelik bir “nereye aidim” duygusu oluşuyordu. İstanbul’da çok fazla yersiz yurtsuz hissediyordum. Adaya geldiğimde sakinliyordum ama İstanbul spora, meditasyona, ailemi, arkadaşlarımı görmeye çağırıyordu beni, çekici geliyordu ve ben koştururken yine yoruluyordum. Pandemi. Mart’tan Temmuz’a kadar adadan hiç çıkmadım. Temmuz itibariyle ise yanlış saymıyorsam 7 kez İstanbul’a geçmişim. İki hafta içinde geçeceğim süre toplamda 10 ay içindeki süreye dönüşmüş. Açıkçası bu kadarı da bazen fazla geldi, geliyor. Bu aslında özgür olmamaya isyan biraz. Bir Kadıköy’e gideyim de şu kafede bir kahve içeyim, çağırayım arkadaşım gelsin diyememe, sıkıldım bir Bodrum mu yapsam gibi bir karar verememe rahatsızlığı. Her sene Mayıs’ta ve Ekim’de Kaş’ta, Datça’da tatil yapmayı seviyorum, bu sene onu yapamamanın verdiği daralma. Haklıyım. Ancak gene de şükürler olsun elbette. Sağlıktan önemli hiçbir şey yok. Sevdiklerim de çok şükür sağlıklılar. Bundan ötesi biraz da şımarıklık belki bu dönemde. Ancak kendi üstümüze çok fazla gelmek de yok, insanım, bunlar da benim ihtiyaç ve beklentilerimdi.
Ne diyordum, hah, yavaşlamak. Evet. Ait hissetmeme duygusu kalmadı, hatta adanın ağaçlarından biri gibi oldum adeta. İlk zaman yaşadığım o her şeye saldırma duygusu da geçti, hatta azaldım iyice, 26 şeyle uğraşmak yerine 4’e düştü mesela 🙂 Merkezlendim.
Şaka bir yana. Ben kimim, o muyum, bu muyum endişeleri bitti. Ben Melis’im. Yeteneklerim ve ilgilerim çeşitli. Meslek olarak bu sıralar dijital yazarlık, yin yoga & meditasyon uygulayıcılığı ve koçluk yapıyorum. Sinemayla, müzikle, dille, dijital medyayla, edebiyatla, felsefe ve psikolojiyle aram çok iyi.
Bir kitap yazmaya çalışıyorum. Adı Kabuk şimdilik.
Resmen zaman kalıyor artık yazabilmem için. Tüm bahaneler uçup gidiyor. Kral çıplak Melis hanım, oturun ve yazın bakalım!
Yeni yıldan beklentilerim her şeyden önce gerçekten şu maskeden kurtulmamız. Sosyalleşebilmemiz. Seyahat edebilmemiz. Seyahat etmeyi çok özledim. Şifa istiyorum hepimiz için yeni yıldan.
Bu sene çocuklarda SMA hastalığı çok fazla arttı. Olabildiğince destek olmaya çalıştık ancak yetmiyor, yetişemiyoruz. Hepsine bol şifa diliyorum.
Olumsuz çok haber okuduk. Burada dillendirmek, olumsuzu çoğaltmak istemiyorum. Sevgiyi büyütelim içimizde. Öfke, kin, intikam kimseye fayda sağlamamış. Sağlıklı bireyler yetiştirelim, sağlıklı ortamlar üretelim, sağlıklı sohbetleri artıralım. Sağlıksız, sevgisiz bireyler yetişmesin, herkes önce kendisine, sonra karşısındakine sevgi ve saygı duymayı öğrenecek ortamlarda bulunabilsin ki, kimse kimseye zarar verebilecek boyuta gelemesin.
Koçluk eğitimim bu sene bitecek. Mesleğimi güzelce yapmaya devam etmek temennim. Yin yoga ve meditasyonla birleştirerek destek isteyen herkese bu konularda hizmet vermek. İyileşirken iyileştirmek, birlikte iyileşmek.
Yazmak. Hiç çıkmasın hayatımdan. Bu sene kitabımın üzerinde ilerlemek.
Dostlarımla, arkadaşlarımla ilişkilerimin olduğu gibi devam etmesi hatta çoğalarak artması, kalabalık sofralar, şen kahkahalar diliyorum.
Aileme sağlık, huzur, bolluk bereket diliyorum.
Kendime de diliyorum bunları bu arada 🙂
Aşk diliyorum kendime. Aşk lazım aşk aşk.
Bir köpek dostum olsun istiyorum gönlüme göre. Kısmetse 🙂
Sen neler istiyorsun? Ne istersen iste, önerim, hep sevgide kalalım. Haklı olmak yerine sevgiyi seçmek. Tartışmak yerine sevgide kalmak. Affetmek, bırakmak ve hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek. Kontrol etmeye çalışmamak, olayları ve kişileri olduğu gibi kabul etmek. Hayatımızda önemli olan insanları unutmamak, onlara zaman ayırmak. İhtiyacı olana destek olabilmek, nasıl elimizden geliyorsa.
Şuraya da bir meditasyon kaydı bıraktım, belki yaparsın benimle.
İyi olalım, mutlu olalım, sağlıklı olalım, huzurlu olalım. Kalbimiz açık olsun. Zihnimiz açık olsun. Büyüyelim, gelişelim. Zorluklarla başedebilelim.
Yılları biz koymuşuz, çetele tutabilelim diye. 2021 sadece bir sayı. Mühim olan önüne bakmak, umudu yitirmemek, güzel, olumlu düşünceler ve duygularla beslemek zihni, kalbi. Ötesi bizde değil. Teslimiz.
Mutlu yıllar.